Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri
Orçun PAKEL 11/D 274

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası


Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk muhalefet partisidir. Mustafa Kemal Paşa'nın eski silah ve dava arkadaşları olan Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Adnan Adıvar’ın öncülüğünde 17 Kasım 1924’te kurulmuştur. Parti tüzüğünde cumhuriyet ilkesinin, liberalizmin ve demokrasinin benimsendiği belirtilirken aynı zamanda dini inançlara da saygılı olunduğu açıklanmıştır. (Mustafa Kemal Nutuk'ta bu durumu "dini siyasi çıkarlara alet etmek" olarak yorumlamıştır.) Rauf Orbay'ın parti kurulmadan önce cumhuriyet ile ilgili eleştirileri ve parti kurulduktan kısa bir süre sonra bazı rejim muhaliflerinin parti etrafında toplanması ile beraber dini duyguların propaganda olarak kullanıldığı Şeyh Said İsyanı'nın patlak vermesi sonucunda parti kapatılmıştır. Daha sonra Mustafa Kemal'e düzenlenen İzmir Suikasti olayından TCF kurucularının bir bölümü yargılanmıştır.

Amasya Tamimi ile Kurtuluş Savaşı'nı başlatan beş veya yedi kişilik kadronun Mustafa Kemal ve İsmet İnönü hariç tüm üyeleri, Terakkiperver Fırka'nın kurucu ve liderleri arasında yer almıştır.

Mustafa Kemal, Nutuk'ta Terakkiperver Fırka kurucularını cumhuriyet düşmanlığı, saltanatçılık, halifecilik, İngiliz yandaşlığı, isyan kışkırtıcılığı ve vatan hainliği ile suçlar.
 

Partinin kurulmasına yol açan olaylar zincirinin ilk halkasını, Kâzım Karabekir, 1923 Nisan seçimlerinin hazırlık aşamasına dayandırır:

Gazi, 'Ben muhalif istemiyorum' diyerek, kendisine kavlen ve tahriren en çok sadakat gösterenleri ve Birinci Meclis'te fiiliyatıyla bu emniyeti kazananları ve hemen bütün karargâhının mensuplarını namzet gösteriyordu. Ben de böyle emre uyan bir meclisle, dünyaya hakim İtilaf devletlerinin emniyetini kazanamayacağımızı ve dahilde de hürriyet mefhumunu kaldıracağımızı ve belki daha şiddetli bir muhalefete yol açılacağını söyleyerek seçim komitesinden ayrıldım.

Rauf Bey'in Cumhuriyetin ilanından bir gün sonra İstanbul basınına verdiği ve Cumhuriyetin ilanında izlenmiş olan yöntemi eleştiren demeci, Halk Partisi içindeki yol ayrımının dönemeç noktasıdır. Orbay İttihat ve Terakki deneyimine gönderme yaparak, 1908'in özgürlük umutlarının 1913'te bir parti despotizmine dönüşmesinin ülkeye getirdiği felaketli sonuçları vurgulamıştır.

Ali Fuat Paşa'ya göre, 1924 Eylülünde yeni partinin kurulması kararının alındığı toplantıda şu hususlarda anlaşmaya varılmıştır:

"[...] 3- İnkılapların hepsine taraftar olmakla beraber, bunların herhangi bir şahsa veya zümreye imtiyaz vermek için değil, bütün memlekete ve halkımıza mal edilmek emriyle yapılmış olduğu hakkında müttefik kalmıştık. [...] 4- Devlet şeklimiz olan Cumhuriyetin bir şahıs veya zümrenin idaresine alet olmasına mani olmaya elimizden geldiği kadar çalışacaktık."

TCF 17 Kasım 1924'te İçişleri Bakanlığına verilen bir dilekçeyle resmen kuruldu. Kuruluş dilekçesinde partinin amaçları şöyle tanımlanmıştı:

"Hakimiyetin bila kayd-ı şart millette olduğu ve milletin mukadderatına bizzat vazıülyed bulunduğu esasına istinaden cumhuriyeti idareyi takviye etmek ve memlekette kanunların seyyanen tatbikini temin ile istikrar ve emniyeti teyid ve tezyid eylemek ve teceddüt ve tekamül esasları ile milleti medeniyeti muassırada bir refaha isal edecek esbabı hazırlamak..."
 

TCF kurucularının tümünün eski İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarından olması, aralarında Kara Vasıf, İsmail Canbulat, Halis Turgut, Rahmi Beyler gibi eski parti militanlarının bulunması, TCF'nin ilk günlerden itibaren "İttihatçılıkla" suçlanmasına neden olmuştur. Parti liderleri bu iddiayı ısrarla reddetmişlerdir.

Bazı tarihçilere göre parti, Mustafa Kemal Paşa'ya 1919'dan beri kuşku ile bakan eski İttihatçıların yeni bir kadrolaşma ile iktidarı ele geçirme denemesidir. TCF liderlerinin İzmir Suikasti dolayısıyla 1926'da yargılanmaları esnasında da özellikle İttihat ve Terakki bağlantıları üzerinde durulmuştur.

Şubat 1925'te baş gösteren Şeyh Said İsyanı dolayısıyla Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası iktidar tarafından eleştirilere maruz kalmıştır. Dönemin başbakanı Ali Fethi Okyar istifa etmiş ve güvenoyu alarak başbakan olan İsmet Paşa Takrir-i Sükun kanununu yürürlüğe koyarak basına ciddi cezalar kesilmesinin yolunu açmıştır. Bu arada TCF'nin kapatılması süreci hızlanır ve fırka 5 Haziran 1925'te kapatılır. Haziran 1926'da İzmir Suikasti sonrasında bazı paşalar tutuklanır ve idam hükmüyle yargılanır. Fakat içlerinde Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşa gibi İstiklal Savaşı'na katılanlar da bulunduğu bu komutanlar, Türk Ordusu subaylarının protesto gösterileri sonucu[kaynak belirtilmeli], Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın "özel affı" ile idamdan kurtulmuşlardır.

 

13 Şubat'ta Şeyh Sait isyanı başladı. 15 isyan bölgesinde hükümet sıkıyönetim ilan etti. Elaziz, Genç, Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van, Hakkari, Kiğı, Hınıs. TCF'nin bu yerlerde dini propaganda yaptığı iddia edildi. Ali Fethi Bey başvekillikten istifa etti, CHF içindeki aşırı kanat sertlik yanlısı İsmet Paşa'yı başa getirdi. 4 Mart'ta Takrir-i Sükun Kanunu kabul edildi. Tevhidi Efkar, Son Telgraf, İstiklal, Sebilürreşad, Aydınlık, Orakçekiç gibi gazete ve dergiler kapatıldı. İstiklal Mahkemeleri kuruldu. TCF, yasadışı faaliyetlerinden dolayı yargılandı ve 3 Haziran 1925'te bütün şubeleri kapatıldı.
 

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol