Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri
Orçun PAKEL 11/D 274

Serbest Cumhuriyet Fırkası

Cumhuriyet döneminde kurulan ve çok partili siyasal yaşama geçiş yolunda ikinci deneme olan siyasi partidir.

Ali Fethi Bey, Paris büyükelçiliğinden dönüşünde Mustafa Kemal'in önerisi ve onayıylaSerbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu (12 Ağustos 1930). Programında, partinin cumhuriyetçi, milliyetçi ve lâiklik ilkesine bağlı olduğu vurgulanıyor, yabancı sermayenin ülkeye girmesinin özendirilmesi isteniyor, ekonomik yaşamda sürekli devlet müdahalesine karşı çıkılıyordu.

SCF kısa sürede geniş bir destek kazanarak Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) yönetimini kaygılandırdı. SCF’nin iktidara ancak cumhurbaşkanıyla çatışarak gelebileceğini kavrayan Fethi Bey bunun çok ağır sonuçlar yaratacağı inancıyla, 17 Kasım 1930'da Dahiliye Vekâleti’ne başvurarak SCF’nin feshedildiğini açıkladı.



SCF'nin kuruluş süreci, Türkiye Cumhuriyeti Paris Büyükelçisi Fethi Bey'in 1930 yılının Temmuz ayında iznini geçirmek üzere Türkiye'ye gelmesiyle başladı. 23 Temmuz'da Mustafa Kemal'le görüşmek üzere Yalova'ya giden Fethi Bey bir süre burada kaldı. İlk beş gün içinde yeni fırka konusu hiç açılmadı. Buna karşılık Fethi Bey Mustafa Kemal'e, ülkede gördüğü genel bunalımla ilgili ayrıntılı bir rapor sundu ve aksaklıkları tek tek sergilemeye çalıştı.İsmet Paşa hükümetine ilişkin düşüncelerini ve eleştirilerini açıkladı.

Yalova'daki altıncı günde, Gazi Mustafa Kemal, Fethi Bey'e bir muhalif fırka kurmasını bildirdi ve bu fırkanın adını kendisi “Serbest Cumhuriyet Fırkası” olarak açıkladı.

Daha sonra Fethi Bey ile Gazi Mustafa Kemal, Başvekil İsmet Paşa ve CHF Umumî Kâtibi Saffet Bey'in de katıldıkları bir görüşme daha yaptılar. Fethi Bey bu partiye hükümetin hoşgörülü bakması ve mülkî teşkilâtın parti üzerinde hiçbir baskı yapmamasını istiyordu. Bu güvence verilmedikçe partiyi kurmaya razı olmuyordu. M. Kemal'in istediği güvence ise rejimin temel ilkelerinin korunmasıydı. Bu görüşmede partinin kurulması ile ilgili olarak Fethi Bey'in Mustafa Kemal'e, M. Kemal'in de Fethi Bey'e bir mektup yazması ve bu mektupların basında yayınlanması kararlaştırıldı. Böylece Fethi Bey bir gerekçe göstererek izin istemiş ve en önemlisi parti için cumhurbaşkanınca güvence verilmiş olacaktı. Bu toplantıda, bundan başka, bazı mebusların CHF'den ayrılarak SCF'ye katılmaları ve yeni parti ile CHF'nin eşit koşullarda karşı karşıya gelmeleri üzerinde anlaşılmıştı.

Fethi Bey ertesi gün yazdığı ve 11 Ağustos 1930 tarihinde gazetelerde yayımlanan mektubunda, “…Cumhuriyet Halk Fırkası'nın malî, iktisadî, dahilî, haricî siyasetlerinin birçok noktalarına aykırı bulunan ayrı bir fırka ile siyasî mücadele sahnesine atılmak arzusundayım. Zât-ı Devletleri Reisicumhur olduktan maada şimdiye kadar mensup bulunduğum Cumhuriyet Halk Fırkası'nın da umumî reisi olmaları dolayısıyla işbu arzumun nazar-ı devletlerinde ne yolda kabul buyurulacağını bilmek lüzumunu hissediyorum.” diyerek SCF'nin kurulabilmesi için izin istemekteydi.

Gazi Mustafa Kemal ise, Fethi Bey ile üzerinde anlaştıkları yazılı güvenceyi cumhurbaşkanı olarak mektubunda şu sözlerle açıkladı: “…Reisicumhur bulunduğum müddetçe reisicumhurluğun üzerime verdiği yüksek ve kanunî vazifeleri, hükümette olan ve olmayan fırkalara karşı âdil şekilde ve tarafsız yapacağıma ve laik cumhuriyet esası dahilinde fırkanızın her nev’i siyasî faaliyet ve cereyanlarının bir engele uğramayacağına inanabilirsiniz.”

Böylece ikinci fırkayı kurmakla görevlendirilen Fethi Bey, 12 Ağustos 1930 tarihinde fırkanın tescilini isteyen dilekçeyi İstanbul Valiliği'ne gönderdi ve resmi işlemlerin tamamlanmasıyla SCF siyasal yaşama atılmış oldu.
 

Serbest Fırka'nın programı iki aşamada tamamlanmıştı: Birinci aşamada on bir maddelik program bizzat Fethi Bey tarafından hazırlandı. Sonra Ağaoğlu Ahmet, Reşit Galip, Nuri ve Tahsin Beyler tarafından gözden geçirilerek M. Kemal'e sunuldu. M. Kemal ise bu programın özüne dokunmayıp, yalnızca birkaç küçük düzeltme yaptı.

Program, çok sınırlı bir süre içinde kaleme alınmış bulunuyordu. Bu nedenle de, programa bu açıdan yöneltilebilecek eleştirileri önlemek için, SCF yetkililerince, bunun yalnızca bir çerçeve olduğunun asıl programın daha sonra hazırlanıp yayınlanacağının açıklanması yoluna gidildi. “Asıl program”ı ise Ağaoğlu Ahmet Bey hazırladı. İlk maddelerinde program ilkelerine de yer veren ve Fırka Yasası denen bu metin 27 Ağustos 1930'da yayımlandı.

Programda Anayasa'ya dayanan temel ilkelerin dışında özellikle ekonomik yaklaşımlarda önemli farklılıklar görülmekteydi: Bunların başında özel girişimciliğe verilen ağırlık gelmekteydi. Buna göre devlet ancak özel girişimin yapamadığı işler açısından ekonomiye müdahale edebilecekti. Diğer bir önemli ilke ise yabancı sermayenin teşvik edilmesiydi.

Vergilerin ağırlığı, toplanmasındaki sert yöntemler ve bunların kamuoyunda bıraktığı olumsuz etkiler parti programının halk tarafından en fazla benimsenen yanını meydana getirmiştir. Vergilerin ağırlığına ve tahsil yöntemine yöneltilen bu sert eleştirilere karşılık, parti programında, en azından müterakki bir vergilemeye yönelik tek bir öneriye rastlanmamaktadır.
 

Serbest Fırka'nın kurulmasının üzerinden çok geçmeden Limancı Hamdi (Ahmet Hamdi Başar) Ankara'ya giderek Atatürk'e gerici unsurların destek olduklarını, partiye akın ettiklerini, buna hâkim olamayacağını, bu hareketin Atatürk'ün kendisine de karşı olduğunu anlatarak partinin kapatılmasını talep etti. Ahmet Hamdi Başar'ın anılarında, Atatürk "Bu vefasızlık neyin nesi?" diye sorduğunda, Atatürk'e büyük bir nezaket içinde "Halk dışarıda kaldı." yanıtını verdiği yazılıdır.

Bu görüş ve İzmir olayları Serbest Fırka'ya karşı CHF liderlerinin, özellikle M. Kemal'in kuşkuya düşmesinin başlangıcı sayılabilir. CHF'nin sindiremediği nokta, M. Kemal'in partinin kurucusu ve önderi olduğu halde, Serbest Fırka tarafından adeta tarafsız bir lider gibi kabul edilmesiydi. Nitekim İzmir olaylarının sonrasına rastlayan 9 Eylül 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi'nin M. Kemal'e hitap eden açık mektubu yayınlandı. Bu mektupta İzmir olayları sırasında CHF binalarına bazı yöneticilere yapılan hücumlara değinilerek, M. Kemal'in kesin tutumunun bilinmesindeki yarardan söz edilmekteydi. M. Kemal'in bu mektuba yazdığı cevap ise aynı gazetenin 10 Eylül tarihli sayısında çıktı. Mektupta şu sözler geçiyordu:

“…Hakikati Fethi Beyefendi'ye yazdığım mektupta açıkça ifade ettiğimi zannediyorum. Kendilerince hakiki vaziyetin tamamen bilinmekte olduğuna şüphe yoktur. Ancak umumiyetle yanlış zan ve düşünceler ve görüşler olduğu anlaşılıyor.

Hakikat-i hali bir daha ifade ve tasrih edeyim. Ben Cumhuriyet Halk Fırkası'nın Umumî Reisiyim. Cumhuriyet Halk Fırkası Anadolu'ya ilk ayak bastığım andan itibaren teşekkül edip benimle çalışan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nden doğmuştur. Bu teşekküle tarihen bağlıyım. Bu bağı çözmem için hiçbir sebep ve lüzum yoktur ve olamaz.

…İşaret olunan hadiseler (…) ve hükümet ricaline ve otoritesine karşı bazı anlayışsız kuvvetler tarafından yapılan çirkin tecavüzlerden çok müteessir olduğumu tahmin etmek güç değildir.(…) Bu gibi saldırıcılar ve teşvikçiler Cumhuriyet kanunlarının takiplerinden tabiî kurtulamazlar.”
 

Böylece M. Kemal, CHF yanında ağırlığını koyuyordu. Nitekim belediye seçimlerinden sonra Fethi Bey'e “Ben (partiler arası tarafsızlık konusunda) sözümde duruyorum. Fakat benin üzerimde bir de memleketi emniyet ve huzur içinde tutmak mesuliyeti var. Siz hemen birkaç ay içinde iktidara geçmek için uğraşıyorsunuz. Hiç beklemeğe tahammül göstermiyorsunuz. Bugün iktidarda olanları düşürüp yerine geçecek olursanız bu memleketi emniyet ve huzur içinde ayakta tutabilecek misiniz? Bana bir kere bu kanaati vermelisiniz.” dediği söylenmektedir. Bundan sonra Serbest Fırka'nın yapacağı savaşımda karşısına alacağı, İsmet Paşa ve onun yönetimi değil; doğrudan doğruya Gazi Mustafa Kemal olacaktı.

Partinin kapanmasına yol açan son olay, TBMM'de Fethi Bey'in seçimlerde yapılan yolsuzluklara ilişkin önergesinin tartışılmasında ortaya çıktı. Bu tartışmalar üzerine M. Kemal, partiler üstü konumu ile bir milli blok kurulmasına ilişkin önerisinin artık gerçekleşemeyeceğini Fethi Bey'e söyledi. Bu, her şeyin sonu demekti. 16 Kasım 1930 akşamı bir kere daha M. Kemal ile görüşen Fethi Bey, kapatma kararında olduklarını bildirdi ve aynı akşam fırkanın Ankara'da bulunan milletvekilleriyle bir toplantı yaparak verilen kararın yerinde olduğunu saptamıştır. Kararın kesinleşmesinden sonra, ertesi gün Dahiliye Vekaleti'ne verilmek üzere, bir “fesih beyannamesi” hazırlanmıştır:

“Tebellür eden son vaziyete göre, Fırkamız, Büyük Gazi Hazretlerine karşı, siyasî sahnede mücadele edecek bir mevkie getirilmiştir. Fırkamız doğrudan doğruya Gazi Hazretlerinin teşvik ve tasvipleriyle vücuda gelmiş ve Büyük Reisimizin her iki fırkaya karşı müsavi muavenet ve muamelesine mazhar olacağı teminatı almış idi. Esasen başka türlü siyasi bir teşekküle vücut vermek mesuliyetini almağı hiçbir zaman hatırımıza getirmedik. Halbuki emri vaki şeklinde tahakkuk eden son vaziyet karşısında bizce başarılması muhal olan bu teşebbüse devam etmek beyhude olacağından Fırkamızın feshine ve keyfiyetin bilumum teşkilata ve Dahiliye Vekaletine bildirilmesine karar verilmiştir.
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol